I Lost in Time
Benim bugünlerde onun yüzünden ciddi sorunlarım var. Onu görmek bana hiç ama hiç iyi gelmiyor. Ya da bir arkadaşımın onu görmesi. Hiç iyi gelmiyor işte.
Bu hafta boyunca onu hiç görmedim. Bu çok iyiydi. Mutlu, neşeli, tempolu şarkılarıma geri dönmüştüm. Gülümsüyordum. Yeni hayaller kuruyordum ve tek tasam neon sarısı bir tişörtümün olmamasıydı. Taa ki çarşambaya kadar. Bana çarşamba günü laydanın onu gördüğünü saçlarının renginin bayağı açıldığı papatya suyu falan mı sürdüğünü sormuştu. Bende yeni bloğumda normal bir şekilde otururken bir anda kimseye göstermemeye çalışarak nefesimi kestim, hayal etmeye başladım birden meraklandım. Hafif hafif melankoliden kendime duygu çaldım. Sonra üzüldüm. Sınıf son zamanlarda olduğu gibi yine dar gelmeye başladı. İçten içe bu duyguları yaşarken dışımdan gülümseyip -bilmem ben ayy saçmalama ya ne papatyası ne suyu yapmışmıdır ya? doğal hali doğal ben öyle sanıyorum. gibi tepkiler verip durdum. İki yüzlü birisi olmadığımı fark etmişsinizdir. Benim derdim kendimi kandırmak. İyiyim deyip geçebilmek.
Sonra arkadaşımla güzel bir dershane kırma günü yaptık. Dönüşünde metrodayım bir telefonuma bakıyorum evo beni 2 kez aramış. Önemli birşeydir diyorm geri arıyorum bana onun dershaneni önünde tek başına oturup sigara içtiğini söylüyor. İçimden -kızım bırak işini gücünü evini git onun yanına otur hemen kafanı koy omzusuna. bak ne güzel işte. kelimelere gerek yok zaten. kelimeler yokken güzel bazen her şey. O kadar arzuladım ki bunu şimdi bunları yazarken bile gözlerime bir şeyler oluyor. Ve en çokta aklıma gelipte tam olarak ifade edemediğim -Bak ben senin yanına hemen geliyorum gelirim istersen geliceğimde ama o kız şu an yok yanında. Gerçekçi olmam gerekirse o onu seviyor onu istiyor onu bekliyor. Bende aynı şekilde ona. Ne büyük bir paradoks. Bazen diyorum ki artık bencillik zamanı kız çıksın gitsin onun hayatından ama sonra onun onu sevdiğini biliyorum ve tamam sus kimse üzülmesin sen üzülmeye devam. Alışığım sonuçta.
Sevmeyi sevmiyorum erkekleri. Çünkü birisini sevmem bazen zaman alıyor ama sevince aşırıya kaçıyorum. Bağlanmak benim işim değil çünkü bir şeyin bağımlısı olursam o şey için her şeyi yapabileceğimi biliyorum. Bu yüzden bağlılıklardan korkuyorum. Ama seçtiğim kişiye bağlanmaktan büyük zevk duyarım ve yorulmam. Evet bıkarım şimdi olduğu gibi. Aslında ben çok duygusalımdır. Hemen yumuşarım hemen unuturum. Hep hayallerim evlenmemek evlenirsemde 2 yıl dünyayı görmek sonrada belkide en egzotik yerde ilk bebeğim yapmak hayalim. Buna bayılacağımı biliyorum. Ama aynı zamanda ilerde iş hayatım olursa her gün zevk alacağımıda biliyorum. Fazla özgürlükçü bir baba ile fazla düzen bağımlısı bir annenin kızı olmak böyle bir sonuç yaratıyor işte.
Hayata devam etmekte zorlaşıyor birilerini sevince. Ama birini sevmenin bende ki yazarı hareket ettirmesine bayılıyorum. Fazla seviyorum hatta.
Bazen içimdeki bir şey harekete geçiyor hemen hayallere dalıyorum. Mesela tatlı bir sevgilim var onunla oturup konuşuyoruz sadece benim hakkımda. O sırada da arkamızda o oturuyor. Benim hakkımda her şeyi öğreniyor. Sonra üzülüyor aslında düşündüğüm gibi değilmiş diye. Sırf beni anlatmak aslında mümkün değildir. Ben çok karışığım. Herşeyden bende bulunur. Her türlü karşıt düşüncelerin ürünüyüm ben cidden. Bir gün hayali sevgilim ile olan konuşamamı size birebir anlatırım.
Bazen bir hayalimde ise Özgür isimli sevgilim ile onun avukatlık bürosundan arkadaşı (!) Bay Boğa ile karısının evine ziyarete gidiyoruz. Onlar 2 çocuk yapmışlar. İçleri geçmiş. Mutsuzlar. Pişmanlar. Neden diye soruyorlar. O bana şans vermediği için ve benim neşemi görüp sevgilim ile uyumuzu görüp hayalindeki kadın olduğum için üzülüyor. Karısıda bizi kıskanıyor .Ben daha da mutlu oluyorum. Ne kadar harika değil mi? Be bu gerçekleşmeyecek hayalim ile fazla mutluyum doğrusu.
Bu arada bugün ben onu gördüm. Gri ceket ona çok yakışmış. Arkasından çıkan gömleğini düzeltmeyi çok isterdim doğrusu. Ya da elini tutabilmeyi yada koluna girebilmeyi. Ama bazı şeyleri sadece isteyebilir ya da hayal edebilirsiniz.
Neyse dün gece ve bugünden beri aklıma ne geldiyse buraya döktüm. Daha rahatım en azından. Daha mutlu daha umutlu.
Ben şu melankoli hırsızlığıma devam ediyorum. Size de şu şarkıları miras bırakıyorum.
Bu hafta boyunca onu hiç görmedim. Bu çok iyiydi. Mutlu, neşeli, tempolu şarkılarıma geri dönmüştüm. Gülümsüyordum. Yeni hayaller kuruyordum ve tek tasam neon sarısı bir tişörtümün olmamasıydı. Taa ki çarşambaya kadar. Bana çarşamba günü laydanın onu gördüğünü saçlarının renginin bayağı açıldığı papatya suyu falan mı sürdüğünü sormuştu. Bende yeni bloğumda normal bir şekilde otururken bir anda kimseye göstermemeye çalışarak nefesimi kestim, hayal etmeye başladım birden meraklandım. Hafif hafif melankoliden kendime duygu çaldım. Sonra üzüldüm. Sınıf son zamanlarda olduğu gibi yine dar gelmeye başladı. İçten içe bu duyguları yaşarken dışımdan gülümseyip -bilmem ben ayy saçmalama ya ne papatyası ne suyu yapmışmıdır ya? doğal hali doğal ben öyle sanıyorum. gibi tepkiler verip durdum. İki yüzlü birisi olmadığımı fark etmişsinizdir. Benim derdim kendimi kandırmak. İyiyim deyip geçebilmek.
Sonra arkadaşımla güzel bir dershane kırma günü yaptık. Dönüşünde metrodayım bir telefonuma bakıyorum evo beni 2 kez aramış. Önemli birşeydir diyorm geri arıyorum bana onun dershaneni önünde tek başına oturup sigara içtiğini söylüyor. İçimden -kızım bırak işini gücünü evini git onun yanına otur hemen kafanı koy omzusuna. bak ne güzel işte. kelimelere gerek yok zaten. kelimeler yokken güzel bazen her şey. O kadar arzuladım ki bunu şimdi bunları yazarken bile gözlerime bir şeyler oluyor. Ve en çokta aklıma gelipte tam olarak ifade edemediğim -Bak ben senin yanına hemen geliyorum gelirim istersen geliceğimde ama o kız şu an yok yanında. Gerçekçi olmam gerekirse o onu seviyor onu istiyor onu bekliyor. Bende aynı şekilde ona. Ne büyük bir paradoks. Bazen diyorum ki artık bencillik zamanı kız çıksın gitsin onun hayatından ama sonra onun onu sevdiğini biliyorum ve tamam sus kimse üzülmesin sen üzülmeye devam. Alışığım sonuçta.
Sevmeyi sevmiyorum erkekleri. Çünkü birisini sevmem bazen zaman alıyor ama sevince aşırıya kaçıyorum. Bağlanmak benim işim değil çünkü bir şeyin bağımlısı olursam o şey için her şeyi yapabileceğimi biliyorum. Bu yüzden bağlılıklardan korkuyorum. Ama seçtiğim kişiye bağlanmaktan büyük zevk duyarım ve yorulmam. Evet bıkarım şimdi olduğu gibi. Aslında ben çok duygusalımdır. Hemen yumuşarım hemen unuturum. Hep hayallerim evlenmemek evlenirsemde 2 yıl dünyayı görmek sonrada belkide en egzotik yerde ilk bebeğim yapmak hayalim. Buna bayılacağımı biliyorum. Ama aynı zamanda ilerde iş hayatım olursa her gün zevk alacağımıda biliyorum. Fazla özgürlükçü bir baba ile fazla düzen bağımlısı bir annenin kızı olmak böyle bir sonuç yaratıyor işte.
Hayata devam etmekte zorlaşıyor birilerini sevince. Ama birini sevmenin bende ki yazarı hareket ettirmesine bayılıyorum. Fazla seviyorum hatta.
Bazen içimdeki bir şey harekete geçiyor hemen hayallere dalıyorum. Mesela tatlı bir sevgilim var onunla oturup konuşuyoruz sadece benim hakkımda. O sırada da arkamızda o oturuyor. Benim hakkımda her şeyi öğreniyor. Sonra üzülüyor aslında düşündüğüm gibi değilmiş diye. Sırf beni anlatmak aslında mümkün değildir. Ben çok karışığım. Herşeyden bende bulunur. Her türlü karşıt düşüncelerin ürünüyüm ben cidden. Bir gün hayali sevgilim ile olan konuşamamı size birebir anlatırım.
Bazen bir hayalimde ise Özgür isimli sevgilim ile onun avukatlık bürosundan arkadaşı (!) Bay Boğa ile karısının evine ziyarete gidiyoruz. Onlar 2 çocuk yapmışlar. İçleri geçmiş. Mutsuzlar. Pişmanlar. Neden diye soruyorlar. O bana şans vermediği için ve benim neşemi görüp sevgilim ile uyumuzu görüp hayalindeki kadın olduğum için üzülüyor. Karısıda bizi kıskanıyor .Ben daha da mutlu oluyorum. Ne kadar harika değil mi? Be bu gerçekleşmeyecek hayalim ile fazla mutluyum doğrusu.
Bu arada bugün ben onu gördüm. Gri ceket ona çok yakışmış. Arkasından çıkan gömleğini düzeltmeyi çok isterdim doğrusu. Ya da elini tutabilmeyi yada koluna girebilmeyi. Ama bazı şeyleri sadece isteyebilir ya da hayal edebilirsiniz.
Neyse dün gece ve bugünden beri aklıma ne geldiyse buraya döktüm. Daha rahatım en azından. Daha mutlu daha umutlu.
Ben şu melankoli hırsızlığıma devam ediyorum. Size de şu şarkıları miras bırakıyorum.
The Pretty Reckless - Zombie
The Pretty Reckless - Make Me Wanna Die
Ashlee Simpson - Pieces Of Me
Yorumlar
Yorum Gönder