Veronika Ölmek İstiyor - Paulo Coelho

"Çünkü niyet ile hareket arasında her zaman bir kopukluk vardır. O, yarı yoldan dönme özgürlüğüne sahip olmak istiyordu."
"Tanrı varsa, -ki ben olmadığına inanıyorum-, insan aklının sınırları olduğunu da bilir.Yoksulluğu, haksızlığı, aç gözlülüğü, yapayalnızlığı, bütün bu karmaşayı o yaratmadı mı? Mutlaka çok iyi niyetlerle girişmiştir bu işe, ama sonuçlar bir felaket. Tanrı varsa bu dünyayı erkenden terk etmeyi seçen yaratıklara karşı cömert davaranacaktır, Hatta bizi burada vakit harcamaya zorladığı için özür bile dileyebilir. "
"Bunları bir otuz, kırk ya da elli yıl daha görmeye devam etmeyeceğini bildiğinden daha da mutluydu çünkü o zaman bütün orjinallikleri kaybolacak ve sonrakine benzediği bir yaşam trajedisine dönüşeceklerdi."
"Cennette odaları florasan ışıkla aydınlatmazlardı kesinlikle ve de anında başlayan sancı tipik bir dünya sancısıydı. Ah bu dünyanın acıları hiçbir şeye benzeme, hemen anlaşılır."
"Herkesin neolursa olsun hayatta kalmak için savaşım verdiği bir dünyada, ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı?"
"Kimsenin kimseyi yargılayacak durumu yok. Her insan kendi bilir çektiği acının boyutlarını ya da yaşamında anlamın hepten yok olduğunu."
"Kimi kez içine kapanık, kimi kez hareketliydi, üstelik "sanatçı" olmak istiyordu ki ailede herkes bunun toplumdışı yaşamaya ve yoksulluk içinde ölmeye götürecek tek yol olduğuna inanmaktaydı."
"Böyle bir şey ancak başıma gelebilir. Normalde insanlar en beklemedikleri gün ölürler."
"Belki de onun dünyasında mevsim yazdı, bedeni onu bekleyen kişinin tutkusuyla ısınmıştı. O kişi yalnızca onun deli hayallerinde yaşasa bile, isteği gibi taşamaya ve ölmeye hakkı vardı, ne dersin?"
"Kızın aşk uğruna her şeye katlanma kararına karşın ilişki yürümemişti. Adam açıkça hiçbir şey söylemedi, ama bir gün Zedka anladı ki artık istenmiyor, Slovenya'ya döndü."
" 'Deli olmak, düşüncelerimi iletmekten aciz olmak demek. Sanki yabancı bir ülkedesin, çevrede olup biten herşeyi görüyor, anlıyorsun, ama istediğin, anlatmaktan, dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun, çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun?'
'Hepimiz hissetmişizdir bunu.'
'Hepimiz şu yada bu biçimde deliyiz zaten.' "
" 'İnsan neden kendi kendinden nefret eder?'
'Korkaklık belkide. Ya da hi. yakanı bırakmayan yanılmak korkusu, başkalarının senden beklediklerini gerçekleştirememek korkusu. Birkaç dakika önce mutluydum, ölüme mahkum olduğumu unutmuştum. Derken hatırladım, çok korktum.' "
"İnsanlar mutluluk olasılığı ne kadar yükselirse, mutsuzluklarıda o kadar artıyor demek."
" '...Gene de bir deliye ve bir normal insana ne olduğunu sorsam, aklı başında olan 'kravat' yanıtını verecektir. Kimin doğruyu söylediği değil, kimin doğru yanıtı verdiği önemli.'
'Demek, renkli bir bez parçasının doğru adını söylediğim için benim deli olmadığım sonucuna varıyorsunuz.' "
"Ruhu kanatlanmış, uçuyordu; ölüm korkusu diye birşey de kalmamıştı. Hayatı boyunca kendi kendisinden gizli tuttuğu şeyler yaşamıştı. Bir bakire ve bir fahişenin, bir kraliçe ve bir kölenin -kraliçeden çok, kölenin -keyfini yaşamıştı. O gece , sanki bir mucize sonucu, eskiden bildiği tüm melodiler belleğine geri geldi, kendi yaşadığı keydi Eduarda da aktarmak için çaldı, çaldı."
"Duygular hep vardı ama hep gizlenmek zorundaydı."
"Çünkü herkes hayal kurar da yalnızca pek az kişi hayallerini gerçekleştirebilirse, hepimiz korkağız demektir."
"Kaybedecek hiçbir şeyin yok. Pek çok insan sırf bu yüzden aşktan kaçar, çünkü tehlikede olan çok şey vardır, bir sürü gelecek, bir sürü geçmiş."
"Zehrin bünyeye yayılmasının yarattığı en büyük sorun, tutkuların -nefret, aşk, umutsuzluk, merak vb.- su yğzğneçıkmasını önlemesidir. Acılaşan insan zamanla hiçbir istek duymaz. Ne yaşayacak ne de ölecek iradeye sahiptir artık; sorunun özü de budur."
" 'Şu anda piyano çalmak istemiyorum, Eduard, dünyada neler olup bittiğini öğrenmek istiyorum. İçeride neler konuşuyorlar, o adam kim, merak ettim.'
Eduard gülümsedi, ağzından çıkan hiçbir sözcüğü anlamamıştı belki de; ama kız, Dr. İgor'un şizofrenler konusunda dediklerini hatırladı; Onlar kendi ayrı dünyalarına istedikleri zaman girip çıkabiliyorlardı.
'Ben ölmek üzereyim,' diye devam etti, sözlerinin onun için anlam oluşturduğunu umarak. 'Bugün ölüm, kanatlarını yüzüme yüzüme çarptı. Yarın, bilemedin birkaç gün sonra kapımı da çalacak. Her gece piyano dinlemeye alışmasan senin için iyi olur.
İnsan hiçbir şeye alışmamalı, Eduard. Bana baksana, tam da güneşin keyfini yaşamaya başlamıştım yeniden; dağlara bakmaya, yaşamın sorunlarına bile alışacak gibiydin. Yaşamın anlamsızlığının bile kendi suçum olduğunu kabullenmek üzereydim. Ljubljana'nın ana meydanını tekrar görmek istiyordum. Sevgi ve nefret, çaresizlik ve bıkkınlık, günlük hayatı oluşturan bir sürü basit, ama yaşama tat katan şeyi hissetmek istiyordum. Bir gün buradan çıkacak olsaydım delilikler yapma fırsatı tanıyacaktım kendime, aslında herkes deli, en deliler de deli olduklarının farkında olmayanlar....' "
En sevdiğim kısımlar açık ara farkla bunlardı. Kitaba bayılmıştım. Aslında halen de bayılıyorum. Lakin şöyle bir şey yapma talihsizliğinde bulundum: Filmi izlemek.
Evet bazen öyle filmler oluyor ki kitabını aratmıyor. Lakin bu film. Allahım kelimelerim kifayetsiz. Ağlamakta serbest. Ya tümden senaryoyu, yaşanılan yeri, olayların sırasını, kişilerin isimlerini. Hepsini katletmişler değiştirmişler. MAHVETMİŞLER. Gözyaşlarınızı serbest bırakabilirsiniz. Film resmen akıl hastanesindeki kızın aşkı bulmasını anlatıyor. Ayrıca gerçekte olmayan dirty sahneler eklemeleride iğrençti. İĞ REN DİM.
Kitap ise kusursuz denebilecek seviyedeydi. Ya ben bu yazarın tüm kitaplarını seviyorum. Halbuki hakikaten hepsi birbirinden ayrı. Mutlaka okumalısınız. Yeni takıntım Paulo Coelho'nun tüm kitaplarını okumak. Yaparım bilirsiniz.
Bu da onediodan bir link .
İyi Geceleer.
Yorumlar
Yorum Gönder